20 Nisan 2016 Çarşamba

Yalnız Konuşmalar, Kar Adam, Gölgeli Şarkı : SOYKA ile Röportaj


Üç arkadaş; konumuz edebiyat. SOYKA'ya pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Kitaplarını tanıtıyoruz. Bedava üstelik. SOYKA'nın ticari kaygıları da yok zaten. Alan memnun satan memnun. Sohbetin tarafları: KSE - Blogun Editörü, MUH - Blogda yarı zamanlı muhabir, SOYKA - Yayınevinden bir arkadaş. Buyurun...

KSE - “Ticari kaygımız yoktur,” demeye utanmadınız mı?
SOYKA – Gerçekçi bulunmadı. Dolayısıyla yalancı durumuna düştük ve utandırıldık. Duyar duymaz, abartmayın diyenler de oldu. Onların para kazandıkları bir alandı ve biz para ilk sırada değil diyorduk. Yerine göre sert bir tepkiydi. (Gülüşmeler)
MUH – Trajik aslında.
SOYKA – Trajikomik demek daha manalı olurdu.
MUH – Peki, trajikomik diyelim.  
KSE – İlk romanla başlayalım mı? Katalanca ve bir kadın yazar seçimi; başlangıç için hayli ilginç geldi bize.
MUH – İlginç ve çok ilginç de bir adı var: Gölgeli Şarkı. 
SOYKA – Sağ olun. Umarım iyi bir şey söylemişsinizdir.
MUH – İyi bir şey.
SOYKA - Aslında bir kadın yazarla başlayalım diye düşünmedik. İyi bir eserle başlamayı hedefledik. Tek derdimiz nitelikti.
MUH – Gölgeli Şarkı’da uzun bir hikaye var aslında ama çok belli etmiyor. Cümleleri gibi, o uzun hikayeyi kısa ve öz anlatmış Barbal.  Çocukluktan başlıyor, kadın oluyor. Çok uzun bir zaman ama yüz sayfa demeden hikaye bitiyor.

SOYKA – Tam da öyle. Bir nehir roman; ama cüssesine bakınca roman demek bile çok anlatmıyor kitabı. Bir novella aslında. Çok geniş bir zaman aralığını anlatıyor. Üstelik zor bir dönemde de geçiyor hikaye. Yine de bu uzun ve netameli hikaye bir novella olarak yazılmış. Bence büyük bir başarıdır.
KSE – Dediğin gibi cümleler de çok kısa ve sade seçilmiş. O da işi kolaylaştırıyor gibi.
SOYKA – Sanırım öyle.
MUH – Öteki iki kitabı da konuşalım.
KSE – Evet! Konuşalım. İkincisi Kar Adam mı yoksa Yalnız Konuşmalar mı?
SOYKA – Kar Adam, mart başında çıktı. İkinci kitabımız o. Üçüncüsü Yalnız Konuşmalar. Martın sonunda basıldı. Ama nisan başında hala raflarda değildi. Beceremedik pazarlama işini.
KSE – Kar Adam için Benhradyen tanımlaması var. Ben arka kapakta bunu okuyunca çok heyecanlandım. Hazırlık yaptım, iyice konsantre oldum ve öyle başladım okumaya. (Gülüşmeler)
SOYKA – Bizim kitap değil seni heyecanlandıran o halde. Bernhard. (Gülüşmeler)
KSE – E, Bernhardyen olmak bana göre Bernhard olmaktan daha zor.
SOYKA – Peki başarılı mı? Kar Adam Bernhardyen olmayı hak ediyor mu?

KSE – Soruları biz soruyoruz. (Gülüşmeler) Hızla sayfaları çevirdim. Her sayfadan bir iki cümle kalıyordu aklımda. Baktım. Paragraf var mı? Nerede ara verilmiş diye. Yoktu. Tek paragraftaydı bir roman. İşte dedim o anda. Okunacak kitap bu. Kapalı bir metin. Karamsar, felsefi...
MUH – Başlamak cesaret istiyor yani. (Gülüşmeler)
SOYKA – Kapalı bir metin olduğu su götürmez bir gerçek. Bernhard’ın izlerini arayacaksak tam da öyle olmalı, değil mi?
MUH – Elbette.
SOYKA – Bir yerlerde Bernhard için şöyle yazıyordu; okumaya istediğiniz yerinden başlayabileceğiniz biri. Kar Adam’da çeviri geldikten sonra bunu denedim.
MUH – Sondan başa doğru bile okunabilir mi diyorsun? (Gülüşmeler)
SOYKA – Ben demiyorum. Bernhard’ı sevenler, - Bernhard sevilmez gerçi, bilenler demek daha doğru-  söylüyorlar. Ben yalnızca öyle mi diye deneme yaptım. Her yerinden başlanılabiliyor mu kitaba diye...
KSE – Ve?
SOYKA – Ve, öyleymiş. Kar Adam’ı yazan Albahari’nin de buna çok yaklaştığını gördüm. Ayrıca karamsarlık, nefret gibi içimizi rahatlatacak özellikleri de var Kar Adam’ın. (Gülüşmeler)
KSE – Ben portakal suyuna çok takıldım.
MUH – Evet, ben de... Hatta internette gezinirken gördüm, orijinal kapaklarında bile portakal suyu vardı. Siz erimekte olan bir kar adam figürü seçmişsiniz. Kapağınız çok farklıydı.
SOYKA – Karamsar olsun istedim.
MUH – Ticari kaygılarınız yok nasıl olsa. (Gülüşmeler)
SOYKA – Hikayeye baksanıza. Kıta değiştiren bir göçmen, apayrı bir kültürün, ortamın içine sızmaya çalışıyor ama nafile. Suda zeytinyağı gibi. Rengi de, ağırlığı da farklı. Kendini yabancı bile duyumsayamıyor. Çok daha fazlası. Bu kitaba başka nasıl bir kapak olurdu ki? Ben çok iyi seçtiğimizi düşünüyorum.
MUH – Dedim ya, ticari kaygı yok.
KSE – Öteki kitaplarla birlikte bakınca görsel olarak farklı bir biçimi oturtmuş gibisiniz. Marka oluyorsunuz. (Gülüşmeler)
MUH – Evet, artık bir kitabı elimize aldığımız da ya da rafta gördüğümüz de hemen bu SOYKA’nın kitabı diyebiliriz.
SOYKA – Sağ olun. Daha üçüncüsünde bu farkındalığı yaratabildiysek bu sevindirici bir şey.
MUH – Yalnız Konuşmalar’ın kapağını sevgilim çok beğendi.
SOYKA – Seni de beğenmiş varsayıyoruz o halde.
MUH – Roman bittiğinde daha dikkatli baktığımı söyleyebilirim. Yalnız bu röportaj çok eğlenceli geçiyor. “Sevgilim kitabın kapağını çok beğendi,” müthiş güzel oldu.
SOYKA – Sorular önemsiz demiş biri. Kim demiş bilmiyorum. İyi olması gereken cevaplarmış.
MUH – Benimki soru değildi.
KSE – Elbette, bu yaptığımız da röportaj değil ki. SOYKA üzerine sohbet ediyoruz.
SOYKA – Yalnız Konuşmalar’ın çevirisini nasıl buldunuz?
KSE – Soruyu bu soruyor. (Gülüşmeler)
MUH – Okuduk mu diye test ediyor bizi.
KSE – Bir iki sözcüğe takıldım ben. (Gülüşmeler devam ediyor)
MUH – Şaka bir yana; orijinal metinle karşılaştırmadım ama...
KSE – İspanyolca bilmediğin için olabilir mi? (Gülüşmeler)

MUH – Muhtemelen onun için. Türkçesi için diyebileceğim; kendiyle konuşan insanların dili ancak bu olabilirdi.
SOYKA – Yazar dünyada en iyi İspanyolca yazanlar arasına girmiş. Yani çeviride özenli olunması gerekiyordu. Sanırım o özenin gösterildiği anlaşılıyordur.
MUH – Ben bir de kamyona ad takılmasına bayıldım. Pedro... Kamyonu bir insan siluetinde hayal ettiriyor.
SOYKA – Bizde de yok mu? Dolmuşçular, taksiciler süsleyip püsler, arkasına yazılar yazar filan...
MUH – O başka ama. Bizde ad takmazlar, ben hiç duymadım. Sen duydun mu? Mahmut diye bir taksi, Avni diye bir dolmuş...
SOYKA – Taksiler, dolmuşlar erkek mi yani?
MUH – Yalnız Konuşmalar’daki kamyon Pedro. Erkek.
SOYKA – Kamyonun erkek olması doğal. (Gülüşmeler) Aslında Amerika’da çok bilinen bir kamyon. Markası...
KSE – Mack mi?
SOYKA – Değil, bak dikkatli okumamışsın romanı.
KSE – Okudum valla.
SOYKA – İlk başta yazıyordu kamyonun markası; Peterbilt. Müthiş bir makine. İnternette bak. Bayılacaksın.
KSE – Neyse kapatalım kamyon meselesini. Yazarın şiirleri de var demiştin bize.
SOYKA – Evet, Neuman hem şiir hem de kısa öyküleri de olan bir yazar. Röportajının birinde şiir yazmanın daha özgürce olduğunu söylüyor.
KSE – Özgürce deyince aklıma Yalnız Konuşmalar’daki Elena geliyor. Kocası var; adam ölüyor ama onu yalnızca kitap ve seks ilgilendiriyor gibi. Haksızlık mı ediyorum.
SOYKA – Haksızlık olduğu kesin. Eşi ölüyor ve başka bir yaşam bekliyor onu. Burada zırhlara ya da desteklere gereksinimi var sanki. Okumayı ve seksi bir tür korunma, bir tür silah ya da destek olarak seçtiğini düşünüyorum.
KSE – Aynı zamanda aile nedir sorgulaması mı?
SOYKA – Kesinlikle öyle. Lito’ya daha küçük diye kimse babasının öleceğini söylemiyor. Baba, ölümüyle nasıl bir travma yaşatacağını bilmeden ve hatta bana göre Lito’nun yaşayacağı travmayı şiddetlendirmek pahasına kendi son isteğinin peşine düşüyor. Anne de aynı yalanı seçiyor. Onun da bencilce gerekçeleri var. Neuman bana göre şöyle söylüyor; aile yalanlar ve bencillik üzerine inşa edilmiş bir kurumdur.
KSE – Yalnız Konuşmalar’dan bu sonuç çıkmaz.
SOYKA – Çıkar. Kanıtlayabilirim de...
MUH – Nasıl kanıtlayacaksın?
SOYKA – Neuman’nın gerçek yaşam öyküsünü okudum bir yerde. Babası hastalanınca annesi ona bakıyor. Baba iyileşiyor ve bu defa annesi hastalanıyor. Babası da ona bakıyor ama anne yine de ölüyor.
MUH – Kitap bir tür otobiyografi mi?
SOYKA – Hayır! Bunu söylemiyorum ama yazarın yaşamından kesitler var.
KSE – En sevmediğim yazar üslubu. Kendi hikayeni anlatmayacaksın arkadaş. Öyle değil mi?
SOYKA – Bunu yazarla konuşmalısınız. (Gülüşmeler)
KSE – Bu sohbeti şimdi röportaja çevirebiliriz. Katalanca, Sırpça, İspanyolca... Nereye doğru gidiyorsunuz? SOYKA böyle sürdürecek mi?
SOYKA – Evet sürdürecek. Yeni kitaplar geliyor. Romence hazır, Kaza... Sebastian romanı. Mayısta raflarda olabileceğini sanıyorum. Sonra da Suriyeli, Libyalı ve Afrika’nın ortalarından birer yazarın kitabını düşünüyoruz.
KSE – Bekliyoruz efendim. Yayınlanınca yine sohbete gelebilir miyiz?
SOYKA – Her zaman...



Hiç yorum yok: